Emir Hepoğlu

Anneme turizmci olduğumu söylemeyin, o beni genelevde piyanist sanıyor

Turizm ve otelciliğin saygın bir meslek sayıldığı yıllardan günümüze, hafif kinayeli, bol eleştirel, muhtelif örneklemeleri ile espri dozu yükselip alçalan bir garip modern zaman makalesi.
JANTİ BEYLER, SOSYETİK HANIMLAR
 
Şimdi bu aralar İŞİD, MİŞİD, Adrasan felaketi, Fethi Paşa Korusu muamması, sezonun tatsız ve kısmen geç başlaması ve daha bir dolu güncel konu varken, sırası mı bunları yazmanın be Emir diye kendi kendime de sordum elbette. Sordum ama yinede aklıma geleni yazmanın, zaten her bir detayı MR çekilmiş, hatta yorum manyağı yapılmış konuları tekrarlamaktan daha iyi olacağına kanaat getirdim.
Dolayısı ile derdim şuydu; Otelcilik sektörü adına –Artık devir değişti- kolaycılığı ile ciddi bir erozyon yaşanıyor ve her ne hikmetse bundan fazlaca bahsedilmemekle birlikte yokmuş gibi davranmak sektörün hemen her kesiminde huy halini alıyor, neden?
 
Çok geriye gitmeye gerek yok, bundan 25 yıl öncesini hatırlatmak kâfi. Bu memlekette her şeyin başı İstanbul olduğundan örnekleri de oradan verelim bari.  Efendim o dönemlerde otelci olmak ‘’Janti’’ adam, sosyetik hanım işiydi. Şimdiki gibi göğsü, bağrı açık, çakma İtalyan model bozmalarının aksine saçına, makyajına, traşına, kravatına ve hatta ayakkabılarına değin özen gösteren beyefendi ve hanımefendiler çoğunluktaydı. Çürük elmalar elbette ki o dönemlerde de vardı, ancak sistem bu gibi durumlarda üretim hatalarını çabucak elemine edecek şekilde kurulmuştu ve saat gibide işlemekteydi.
 
GÜN OLDU DEVRAN DÖNDÜ
 
Gün oldu, devran döndü, dünya eskisinden daha hızlı bir şekilde değişmeye ve kendince yenilenmeye başladı. Daha çok kirlendi, daha kalabalıklaştı, daha fazla insan dolaşır ve seyahat eder hale geldi, refah seviyesi yüksek ülkelerin durumları daha da iyileşirken, altta kalanın canı çıksın misali, taş devrinden hallice yaşama mücadelesi veren gariban halklar açlık ve yoklukla mücadeleyi yaşam biçimi haline getirdi.
 
Gezegenin en yaşlı fakat hala en güzel kadını ANADOLU ise doğal güzellikleri vesilesi ile, refah seviyesi yükselen Avrupalı, inşaat işçisi, sütçü, madenci, otobüs şoförü, manikürcü, öğretmen ve oto kaportacısının en gözde tatil mekanlarının başına yerleşti. Sonrasında ise bu yüksek entelektüel birikime sahip olmayan sıradan kitlenin, deniz, kum, güneş, su kaydırağı, bol ve bedava bira ile devasa açık büfeler ile yetindiği ve ne tarihimizi ne de kültürümüzü merak etmedikleri gün gibi ortaya çıktı. Peki biz ne yaptık ?. Mucit Macit misali öyle bir sistem yarattık ki sonrasında dünyanın en saygın bilim kuruluşları bu sistemi incelemeye ve anlamaya çalıştılar.
 
ALL INCLUSIVE YANİ NAMI DEĞER HER ŞEY DAHİL
 
Her şey dahil çıktı mertlik bozuldu diyenlerin bir çoğunun evveliyatında bu sisteme destek ve hatta gönül vermiş olmaları Türk Turizmi adına ciddi çelişkidir. Bakın turizm haber portallarına, geçmişte bu sistemi yaygın hale getiren ve hatta kendi tesisleri vasıtası ile laboratuar çalışmalarını bizzat başlatan BOSS’lar şimdilerde öyle olmamalıydı, biz böyle düşünmemiştik, ama kardeşim sizde olayın cılkını çıkartmışsınız, Ultra, Mega, XXL, BIG SIZE, Huge, De-Va-Sa  All Inclusive’de nedir yahu şeklinde soruları şiddetle sorar oldular.
 
Eskiden kadınların otelde çalışmasına kötü gözle bakılırdı. Aileler kızlarının bu meslekte kariyer yapmasını, bir fabrika müdürünün sekreteri olmasına tercih ederlerdi. Din, kültür ve bağnaz ananeler üçgeninde bir garip durum idi bu. Devlet büyüklerimizin kendi dönemlerindeki büyük ekonomik hamleleri esnasında kadınında kalkınmaya desteği olmalı şeklindeki ara argümanları vesilesi ile durum birazda olsa değişti. Hatta kadın başbakanımızın iktidara gelmesi bizim hatun kişilerde özgüven patlamasına sebebiyet verdi.  Sonuç olarak isminden mütevellit Her Şey Dahil sisteminin içine kadınlarımızda dahil oldu. Türk turizmine bir omuzda onlar attı ve çok da ciddi katkıları söz konusu oldu.
 
Sonra ne mi oldu ?, Dünya ve biz değişmeyi sürdürdük, kendimize daha bir güvenir olduk. HD pozitif getirilerinin meyvelerini uzun yıllar boyu yedik yedik, bitiremedik. Çok fazla yatağımız ve otelimiz oldu. Hatta o kadar çok bina yaptık ki sahillere, olası bir TSUNAMI faciasında 30 metre yüksekliğindeki dalgaların bile geçemeyeceği beton bir duvar kendi kendine oluşmuş oldu. Otelciliği ise yine araştırılması gereken bir şekilde çok pratik bir hale getirdik. Hatta o kadar pratik hale getirdik ki 2010’lu yıllarda SOMMELIER nedir evladım diye soran müdürüne aval aval bakan garson ve komiler yetişmesine sebep olduk. Maitre D’hotel, Demi chef de rang dediğinizde –ha? şeklinde şaşırma ifadesinde bulunan donanımlı turizm profesyonellerinin sonraları F&B manager olmalarına şahit olduk. Sonuç olarak HD’nin pozitif ve negatif getirilerini kanıksadık, harmanladık ve onunla bir bütün olup NIRVANA’ya ulaştık.
 
İKLİMLER DEĞİŞTİ SIRA BİZDE !
 
Şimdilerde neler oluyor onlara değineceksek eğer; Güneyde sezon geç ve güç başladı. İklimlerin tepetaklak olması ve küresel ısınmanın her geçen gün kendini daha fazla fark ettiren yoğun etkisi ilk defa “pşşt ben geldim aloo ” şeklinde sesli ifade buldu. Ulusal kanallardaki hava durumu sunucuları iklimin dengesizliğinden olsa gerek her dakika farklı durum bildirmekten “nasıl olsa bizi yakında kapının önüne koyarlar” şeklinde bir düşünce geliştirerek gezi programlarında sunuculuk yapmaya başladı. Uzun yıllarını bizleri uyarmaya adayan yedi düvelin bilim adamına ve kadınına haksızlık ettiğimiz gün gibi ortaya çıktı. Sonuç olarak da bir gün fırtına, kış, kıyamet, ertesi gün cehennem trainee’si şeklinde değişken hava durumlarına maruz kaldık.
 
İklim değişince insanların hareketleri ve düşüncelerinin değişeceği de kaçınılmaz bir gerçek. Herkes kendine ve çevresine özgü bir yaşam stratejisi planlayıp ister istemez hayata geçirecek. Ve tüm bunlar inanılmaz bir şekilde çok kısa süre içerisinde gerçekleşecek. Uzak bir gelecekten bahsetmiyorum, bal gibide bugünü ve yarını anlatıyorum emin olun. Kimine göre fazlasıyla ütopik gelebilecek bu durum çok yakında gündelik yaşamın bir parçası olacak ne yazık ki. Uzun bir süredir bilim insanları tarafından uyarılmamıza rağmen pek kafaya takmadığımız gün gibi ortada. Zaten bu tip durumlarda geliştirdiğimiz birbirine zıt iki farklı tepki durumu var bizde; İlki olayı ALLAH’a havale etmek !, ikincisi ise soruna rakı masasında çözüm aramak. Bu standart tepkilerin haricinde, soruna bilimsel yaklaşmak ya da uyaranı dinlemek vb hareketler bizim memleketin ADEM oğullarının hiç birinde mevcut değil.
 
MUTLU SON !
 
Sonuç olarak 39 milyon ziyaretçiye ve 32,4 milyar dolar gelire sahip olduk. 715.692 kişiyi aynı anda yatıracak döşeğimiz ve odamızın haricinde, muhteviyatında koli basili bulunmayan toplamda 397 mavi bayraklı plajımız oldu. En çok yabancı ziyaretçi çeken ülkeler arasında 6. Sıraya yükseldik. Yaklaşık 900.000 kişiye istihdam sağlayan sektör 1 milyonu zorlamakta. Turizm okulları çoğaldı, üniversiteler hemen her bölüm için geleceğin profesyonellerini yetiştirmekte. Yatırımlar tüm hızı ile devam ederken, farklı turizm çeşitlerine de yatırımcı ve konuk bağlamında ilgi artmakta. Sonuçta Turizm Türkiye’nin vazgeçilmez bir gelir kaynağı haline geldi. Buraya kadar iyi, güzel eyvallah ama….
 
Her geçen yıl daha az insan turizmde çalışmak istiyor. Öğrenciler mezun olduktan sonra bu mesleği yapmak istemediklerini ifade ediyor. 50 milyon dolar yatırım yapıp tesis inşa eden otel sahibi housekeeping, stewarding ya da f&b için çalıştıracak adam bulamıyor. 30 yaşın üzerinde deneyimli maid kalmadı, alttan kimsede yetişmiyor. Yapılan iş ve karşılığında alınan ücret arasında tatsız bir dengesizlik var.TİP kültürü yani bahşiş ucuzcu turist tarafından artık kullanılmayan hatta kaçınılan bir durum. Terfiler çabuk ve günü kurtarmak adına alelacele verildiğinden deneyimsiz yöneticiler sektörü haliyle katlediyor ve çalışılmaz hale getiriyor. İşin kötüsü her sezon bu tatsız durumlar katlanarak büyüyor ve daha kronik bir hal alarak bizleri bir açmaza sürüklüyor. Hiç şüphesiz ki turizm sektöründe en büyük sorun istihdam ve olmaya da devam edecek. Ancak bu konuya yatırımlar, kazançlar ve rakamlar haricinde ilgi gösterilmemesi de bir o kadar ilginç. Sanırım bir şeyleri kovalarken İnsana, insan ile hizmet ettiğimizi unuttuk. Eskiden cazip ve geleceği olduğu düşünülen bir meslek olan Turizm ve Otelcilik şimdilerde bu imajını kaybetmiş gibi görünüyor. Bu durumu düzeltmek için birilerinin düğmeye basması gerekmekte. Ancak ellerini çabuk tutsalar iyi olur, zira yeni yatırımlar yolda ve onları açacak ve işletecek donanımlı insanlara ihtiyaç olacak.
O nedenle her şey düzelene kadar, yani şimdilik lütfen anneme turizmci olduğumu söylemeyin, zira o beni hala genelevde piyanist sanıyor.
 
Emir HEPOĞLU
TRIO TO DO
 

Bu Makale 12.08.2014 - 15:54:18 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Mehmet Mülayim 01.07.2014 - 11:10

    Sevgili Emir Bey, Bizler, turizmciler bir yandan olumsuzluklarla savaş verirken, diğer yandan da hızla yükselen sektörümüzü omuzlamaya çalışıyoruz. Sorunlar sonsuz, ama sorunların üstesinden gelmek, gelebilmek ise belkide bu mesleğin en zevkli kısmı. Bu sektör yoktu.... ve şimdi dünya arenasında var. Bu hızlı gelişim kuşkusuz ki çözülmeyi bekleyen sorunları peşinden taşıyor. Çözülecekler, çözeceksiniz, çözeceğiz.... Sizin bu güzel yazım dilinizle zaten çözüm yolundalar...

  • Ercan Demir 30.06.2014 - 09:13

    Sevgili Emir Kardeşim, Öncelikle eline yüreğine sağlık, tebrik ediyorum, çok güzel yazmışsın. Bir çok kişinin dile getirmek istediklerini dökmüşsün ortaya. Maalesef dediklerin çok doğru. Bir takım rakamsal değerlere bakınca, günden güne büyüyen figürleri görüyoruz. Nitekim sene belirtmişsin. Ve işin ilginç tarafı bütün bunları artık bilmeyen yok. Anlattıklarını Adan Zye harfiyen herkes biliyor. Benim en çok garibime giden ve çok derin bir üzüntü duyduğum konu ise, hiç kimsenin, hiç bir şey yapamıyor olması. Tüm turizm camiasında oluşturulan lobilerde, hep bu konular tekrar tekrar konuşuluyor, temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp masaya taşınıyor, ama kimse hadi artık, başka yemeğe geçelim diyemiyor. Birçok derneklerde, örgütlerde, topluluklarda toplanılıyor konular irdeleniyor, ama o bahsetmiş olduğun en yaşlı ve en güzel kadını olan ANADOLUmuz doğal güzelliklerini, yanlış turizm gidişatı sebebiyle kaybediyor. Ne yazık ki artık, kalifiye personel, kaliteli otel hizmetleri, 4 yıldız otel, 5 yıldız otel gibi deyimler yok oluyor. Çünkü artık bütün tesisler (tatil köyleri dahil) 5 yıldız otel oluyor. Hatta bazıları 7 yıldıza bile ulaşıyor. Eeeee turizmin, o senin saydığın her geçen gün yükselen rakamsal değerleri ile birlikte yıldız sayısı da artıyor. Ama sadece ve sadece rakamsal değer olarak... Tekrar eline sağlık.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.