Zafer Cengiz

TÜRSAB! Turizmde bir örnek olay: 41 yaşındaki Savarona Gemimiz

Türk Turizminin yola çıkış tarihleri olan 1970’lerde ‘stratejik planlama’ bakışıyla uzmanlar heyetince ele alınan turizme, hemen bir acil eylem yol planı çiziliyor.
 
Dönemin Kamusal Ortak Aklı: “Anadolu’nun müstesna ürünlerini çağdaş ticari faaliyetlerle ‘piyasaya hazırlayıp pazarlayacak’ bir kurumsal yapı gerek! Bunun da adı TÜRSAB olarak Özel Yasayla hemen devreye girsin, seyahat acenteleri ve tur operatörleri alt sektörü oluşsun” diyor. 1972 başlarında 1618 sayılı özel yasa ile kurulan ve devlet destekli bir STK kimliğiyle doğan TÜRSAB’ın bir “kamu-zırhlısı” olarak turizm denizine inişinin özü budur. 
 
Ancak; 40 yıl öncesindeki koşullarda ortada turistleri yatırabilecek yataklar bile yok iken başlayan bu çok yerinde çabalar ve atılan tohumlarla, yokluklar içinde bile kıvrak zekâlarla beslenen ve sulanan Anadolu’nun verimli imkânları içinde turizmin yelkenleri açılabilmiş ve yola da çıkılabilmiştir. Zira o tarihlerde hemen yetişen gerçek rehberlerimiz, Avrupa’dan devşirme abone turistlerle geliştirilen “kültür turları” sayesinde hızla ve sıra dışı bir beceriyle çağdaş turizm çarkları işletilmiştir. Ama bu arada da, Özal tedbirleri sayesinde hızla çözülen otel yatırımları furyası ile turizm iyice palazlanma dönemine geçmiştir. 
 
İşte bu noktada, planlama dizginlerinin elden kaçmasıyla ‘başarılı turizmde yatırım ve hizmet rekabeti’ yarışı ve heyecanları içinde, ulusal planda turizmin dengeleri ve rotası şaşmaya başlamıştır. Kamu arazilerinde destekli kredilerle mandar gibi bitiveren sahil otelleri ve kitlesel tatil turizmi modası, kültür boyutlarını ezip geçmiştir. Söz konusu çarpık gelişmenin yankıları ise, günümüzde tescillenmiş olan “avam ve ucuz ülke” imajı ile kültürel turistlerin bile tepkisini çeken ve popülerliğini yitiren konumlara ulaştırmıştır. Peki bu süreçte TÜRSAB zırhlısı acaba nasıl bir performans göstermiştir?
 
TÜRK TURİZMİNİN GELİŞME DÖNEMİNDE PAYDAŞLAR BİR ARAYA GELEMEMİŞTİR; 
 
Çok dinamik bir yapıya sahip olmasına karşın, çok sektörlü bir piyasada detaylı ve hassas dengelerde cambazlık ve karmaşık organizasyonlarla yürütülen turizmde, planlı bir şekilde düzenlenip yönetilemeyen işler sarpa sarmıştır. Bu konuyu ayıklayıp netleştirmek gerekirse, işlevsel olarak YATIRIM – İŞLETMELER – PAZARLAMA unsurlarından oluşan 3 sacayağı üzerinde yaşayan turizm mekanizmasının, temel direklerinde uyum ve işbirliği bir türlü yerine oturtulamamıştır. Bu düzenin Devlet öncülüğünde icrası işlemi de, “kamu-özel işbirliği” olarak hep konuşulan ama hiç sürdürülemeyen atıl kalan bir kavramdır. 
 
Turizmin oluşum ve gelişimi sürecinde, ayakların başlıca STK temsilcileri olan TYD –TÜROFED –TÜRSAB yıllar boyunca hem kendi iç yapılarında hem de aralarında uyumlu ve kapsamlı bir işbirliği düzenine oturtulamamıştır. Ayrıca da gelişen turizm mekanizmasının piramit örgütlenmeyle bir merkezden yönetilemeyecek boyutlara erişmesi, işlerin iyice çetrefil hale gelmesine yol açmıştır. 2000’lere gelindiğinde oluşan bu dengesizlik ve çıkmazlar içinde de, 2.Turizm Hamlesi ile sürdürülen arayışlar, devletin ilk ve tek çerçeve planı olarak yasallaşan 2023 Turizm Stratejisinde toparlanıp, 2007’de yürürlüğe girdi. 
 
Turizm Bakanlığı’nın istekli ve gayretli çalışmaları ile net olarak 2005-2006 yıllarında, tüm turizm paydaşlarını da davet ederek sürdürdüğü strateji çalışmaları, çizilen prensipler çerçeveleri ile yetinmeyerek 2007-2013 yıllarını kapsayan 1.Eylem Planı olarak 172 Maddelik bir uygulama ve takvim programı da ortaya koydu. Fakat gerek bu çalışmalar esnasında, gerekse de sonraki uygulama süreçlerinde, kamu adına ortaya konulan bu gayretlere 3 sacayaklı özel kesim, bireysel olarak bile destek ve katılım sağlayamamıştır. Burada en kıdemli ve teşkilatlı lider olarak TÜRSAB’ın büyük zaafları ve ihmalleri vardır. 
 
TÜRSAB’IN İÇYAPISINDA VE ASLİ GÖREVLERİNİ YÜRÜTMESİNDE BOŞLUKLAR OLUŞMUŞTUR; 
 
TÜRSAB Yasası yanı sıra ilgili Yönetmelik ve Tüzüklerle yürütülen görev alanı ve faaliyetlerinde öne çıkan net görev, üye acentelerinin desteklenmesi ve Ulusal turizm pazarlamasının organize edilerek yürütülmesidir. Birliğin içyapısında ise, yine temelde üçlü bir yapıya oturan Başkanlık ve Yönetim Kurulu ile, iki bacaklı destek organlar olan Bölgesel Yürütme Kurulları (BYK) ve Mesleki İhtisas Komiteleri (MİK) fonksiyonlarıyla, sağlam bir yapı kurgulanmıştır. Burada, MİK’lerce her ay yapılan toplantılarda geliştirilen piyasa tedbirlerinin, BYK’larca turizm bölgeleri ve yerel acentelerinde uygulanması söz konusudur. 
 
Ancak, özellikle 2007 yılı itibariyle somutlaşan makro düzeydeki görevlerine icabet edemeyen TÜRSAB yönetiminin, asli görevleri dışında sürdürülen Müzeler Zinciri ve Kongre Merkezi yatırım ve işletmesi gibi faaliyetlere yönlenmiş olması, yaklaşan seçim ortamının güncel bir tartışmasıdır.  Ayrıca, 81 ile dağılmış ve 7.000’i aşmış olan Birlik üyesi acentelerin mesleki sorunlarında çok ciddi ihmallere yol açıldığı, açıkça su yüzüne çıkmıştır. Bu yönde en kritik 2 gösterge ise, yıllarca üzerine gidilmeyen kaçak acente faaliyetleri ve Ulusal turizmin en büyük yarası haline gelen pazarlama performansıdır. 
 
Tüm acenteler alt sektöründe haksız rekabet ortamında belleri büken kaçaklar sorunu detaylarına girmeksizin, makro boyutlarda ve güncel gündemde hala idrak edilemeyen bir hususu tekrar vurgulamak isteriz. Türk turizminin ederine satılamama ve ucuza pazarlanma gibi karakterinin de ötesinde, 12 ay boyunca randımanlı bir pazarlama yönetiminin organize edilememiş ve yönetilemiyor olması gibi, çok ciddi bir boyut vardır. Turizmin dinamizmi ve hengâmeleri içinde hep göz ardı edilen bu husus, son zamanlarda “yeni yataklar satılamıyor yatırımları durdurmalı” çığlıklarına yol açmaktadır. 
Oysa kurulamayan dengelerdeki matematik çok basit olarak Arz-Talep ilişkisidir ve bunun da en basit çözümü pazarlama etkinliğidir. Fakat, hemen kurumsal işlerliğe ilişkin TÜRSAB web sitesinden kritik bir tespitle, 13 adet ihtisas komitesinin 358 üyesinin %32 gibi düşük bir performansla görev yürüttüğü görülmektedir. Bunlar içinden pazarlamaya dönük en kritik komitelerden; Tur Operatörleri, Incoming, İç Turizm, e-Turizm olarak 4 adet mesleki ihtisas gurubunun 86 üyesinin son 2 yıldır sadece 2 etkinlikte bulunmuş olduğu izlenmektedir. Bu detaylar ise, web sayfasında ve tablo olarak arşivimizdedir. 
 
TÜRSAB’IN TÜRK TURİZMİNDE ÇOK KRİTİK BİR YERİ VE İŞLEVLERİ BULUNMAKTADIR; 
 
Turizm tarihiyle özdeşleşen ve günümüzde en kıdemli olması paralelinde, 21 BYK’sı ile en yaygın yasal teşkilata sahip olan TÜRSAB’ın, Ulusal turizmin gerçek gündemlerini ve organizatörlüğünü sürüklemesi beklenirken, yıllardır verilen yüzeysel demeçlerle zaman kaybedilmiş olması çok gibi verimsiz bir performans tablosu söz konusudur. Bu kapsamda, 2023 Stratejisi ile öngörülen çatı örgütlenmesi ve yasal bütünlük adeta unutularak son yıllarda yaşanmış olan, kendi özel yasasının değişimi ve özel protokolle emrivaki oluşturulan Turizm Meclisi gibi konularla çok vakit ve sinerji yitirildiği de, ayrı bir gerçekliktir. 
 
Bugün verilen demeçlerde turizmin söylemde liderliğini üstlenen, fakat eylemde hem ulusal hem de örgütsel işlevlerini apaçık bir şekilde ihmal etmiş olan bir yönetim zihniyeti, artık net bir şekilde su yüzüne çıkmıştır. Son 4 yıldır ve 2 dönemdir ‘artık bu son dönemim’ diyerek göreve devam edebilmiş olan TÜRSAB yönetiminin, makro turizm gerçeklerini ve çok ciddi sorunlar yaşayan sektörel hastalıkları örtbas edebilmesi ise, akademik incelemeye değer bir örnek olay niteliğindedir. 
 
Bugün gelişen teknoloji karşısında tüm üyelerini büyük varlık tehditleri altında ve gelecek kaygısı içinde yaşatan söz konusu zihniyet, yeni dönemde vasat ticari şirket işi olan müzecilik zincirinin genişletilmesi müjdeleri verip, yurt dışına gönderilen Türklerin komşularımızın turizmine yaptığı katkıları, gelişen turizme örnek olarak beyan edebilmektedir. Bu konularda son 5 aydır ‘araştırmacı yazarlık misyonumla’ yakından inceleme çabasına girmiş olduğum TÜRSAB’ın, anılan yönetim zihniyetini nasıl sürdürebildiğine ilişkin Tüm Başkanlık ve BYK camiasına sorduğum sorulara da cevaplar alamamış bulunmaktayım. 
 
TÜRSAB’IN SEÇİMLERDE VE YENİ DÖNEMDE KAYDEDEBİLECEĞİ MUHTEMEL GELİŞMELER; 
 
Son 15 yıldır Türk turizminin içine düşmüş olduğu kısır döngülerini aşarak, yıllardır heba olan turizm değerlerinin en seri şekilde Ulusal ekonomiye kazandırılması yönündeki yerel ve ulusal çabalarımda, bu dönem çekileceğini beyan etmiş olan TÜRSAB’ı özel olarak yakın takibe aldım. Zira yıllardır arşivlerde kabaran sayıdaki makalelerimde de belirttiğim ve yukarıda da özetlenen şekliyle yorumladığım TÜRSAB’ın yönetim düzeninde, demokratik bir seçim ortamında yeni bir yönetim yapısı oluşturarak, turizmde kaybedilmiş olan yılların ve işlevsel boşlukların telafisi imkanları ve ümitleri doğmuş durumdaydı. 
 
Fakat giderek yaklaşan seçim ortamında, normal koşullarda yeni yönetime adaylığını açıklaması beklenen 10-15 kişinin ortaya çıkmaması, çok ilginçtir. Mevcut birkaç adayın da seçim çalışmalarının aleni baskı ve ipotek altına alınması ise, gerçekten çok hayret verici gelişmelerdir. Oysa, geçen dönemde 1200 kişilik delege katılımıyla yapılan Genel Kurula, bu yıl ilgi ve katılım da artmış ve 2750 gibi bir düzeye ulaşmıştır. Yüzde 60 gibi rekor bir delege sayısı ile yapılacak olan bu dönem kurul çalışmaları ve seçimlerinde, Yönetimin 3 hafta kala ipotek beyanı ise “Siz ne derseniz ben öyle yaparım!” olmuştur. 
 
Yani, aylardır TÜRSAB Camiasında büyük merakla beklenen “gitmek-kalmak” konusunda bile net bir tutum sergilemeden sürdürülen ve yaklaşan seçim ortamı, halen tüm gizemleri ile belirsizliğini korumaktadır. Bu konuda en hayret verici bir diğer unsur da, tüm turizm camiasını pek yakından ilgilendirmesi beklenen ve gereken, TÜRSAB seçimleri hakkında ‘medya haber ve yorumlarının asgari düzeylerde’ kalmış olmasıdır. Bu durumda elbet TÜRSAB üyeleri kendi birliklerinin kurumsal yönetiminin geleceğine ilişkin, önümüzdeki 15 gün içinde kaydedilecek gelişmeler ışığında en doğru kararlarını verecektir. 
 
Ancak, TÜRSAB gibi Türk turizmi açısından tarihsel ve güncel önem taşıyan bir teşkilatın, Anadolu turizminin atılımlar içinde gelişimine gebe olduğu şu dönemde, bugün 30 BYK’ya ulaşılması ve yakın gelecekte 40 BYK’nın planlarını yapmış olması ve gereken performansa oturması da, Ulusal çıkarlar açısından zorunludur. Gündeminde böylesi programlar ve hedefler bile olmaksızın, iki hafta önce 21.Diyarbakır teşkilatının ‘Bakan ricası üzerine kurulduğunu’ beyan eden mevcut yönetimin, bakış açısını ve yönetim zihniyetlerini ciddi bir şekilde tekrar gözden geçirmesi, Türk Turizminin sağlığı yönünden de elzemdir. 
 
Sonuç olarak; Turizmin toparlanması ve ülke ekonomisine randımanlı ve sürekli bir kaynak olması yönünde sürdürdüğümüz misyonumuz çerçevesinde, internet ortamında aktif olarak yaşamını sürdüren 140’ıncı yazımız olan bu makalemizde, tüm turizm camiasına gönülden bir çağrı yaparak, el birliği ile turizme gereken özenin verilmesini diliyoruz. TÜRSAB’ın ise, yeni dönemde mevcut yönetimin kaptanlığında bile devam edilse, kuruluştan asli görevi olan ‘kamu zırhlısı’ görevini unutmayıp, Savarona gibi işlevlerini yitiren ve geleceği meçhul bir tenezzüh gemisi olmaktan kurtulmasını, candan temenni ediyoruz. 
 
Önemli Not: Elektronik ortamdaki özel makale ve araştırma arşivimizin tüm turizm camiasına açık olduğunu belirtiriz. 
 

Bu Makale 30.12.2013 - 12:19:23 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
Yazarın diğer yazıları
Tüm Yazıları
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.