Dünyaca ünlü dizi ve filmler turizme rekor kırdırıyor

Gişe rekorları kıran Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit filmlerinin merkez platosu olan Yeni Zelanda’nın kuzeyindeki Hobbiton’un ziyaretçi rekoru kırarak bölgenin turizm potansiyelini canlandırdığı haberleri, geçtiğimiz hafta basında bolca yer bulmuştu. Dünyaca ünlü birçok dizi ve sinema filmi hikayeleri, oyuncu kadrosu ve aksiyonlu sahneleri kadar, çekimlerin yapıldığı platolarla da izleyicilerin ilgisini çekiyor.

 

 

Hayranı oldukları yapımların çekildiği atmosferi merak edenler, dünyanın farklı bölgelerindeki plato ve stüdyoları gezerek kendilerini adeta senaryonun içinde hissetmek istiyorlar. Hal böyle olunca da kaçınılmaz bir turizm potansiyeli oluşuyor.

 

Dizi ve film turizmi birçok şehrin doğal güzelliklerini yabancıların yeniden keşfetmesini sağlama özelliğiyle dolaylı yoldan bir çeşit reklam potansiyeli oluşturuyor. Ekranların efsanevi dizisi The O. C’ye ismini veren Kaliforniya’nın sevimli şehri Orange County ya da Julia Roberts ve Hugh Jackman’ın müthiş performansıyla, peri masallarına yeniden inanmamızı sağlayan Notting Hill bunlardan sadece birkaçı.

 

 

Yerli ve yabancı yapımlar sayesinde çeşitli destinasyonlara oluşan yoğun ilgi; seyyar satıcıların, otel sahiplerinin ve esnafın yüzünü güldürürken; bir çeşit pazarlama stratejisi olarak ortaya çıkan özel geziler de madalyonun bir diğer yüzüne vurgu yapıyor. Öyle ki bir döneme damgasını vurmuş Amelie filminin bordo renkli Fransız sokaklarını ve kafelerini gezmek isteyenler için oluşturulmuş turlar ya da Harry Potter temalı Londra gezileri, turistlere cazip seyahat seçenekleri sunuyor.

 

 

Dizi ve sinema turizmi dediğimizde şüphesiz ilk akla gelen, dünyanın en popüler platosu olan Los Angeles’taki Universal Stüdyoları olacaktır. Jurassic Park, King Kong, Mumya gibi ünlü Hollywood yapımlarının platolarını ziyaretçilere sergileyen dev stüdyo, aynı zamanda ünlü aksiyon sahnelerini yeniden canlandırarak turistlere eğlenceli bir atmosfer sunuyor. Universal Stüdyoları, Los Angeles’ın turizm potansiyelinin önemli bir bölümünü oluştururken; özel ve VIP gezilerle ziyaretçilere alternatif güzergahlar oluşturuyor.

 

 

Örneğin HBO’nun dev bütçeli yapımı Game of Thrones’un, çekimlerinin yapıldığı Hırvatistan’ın Adriyatik kıyısındaki şehri Dubrovnik, diziyle birlikte popüleritesini ve turizm potansiyelini oldukça artıran güzergahlardan biri haline geldi. Özellikle Kral’ın Şehri’ne duyulan yoğun ilgi, bu bölgede geniş  bir turizm trafiği oluşmasını sağlarken, Taht Oyunları turlarına da ilham verdi.

 

 

Dev platoya girdiğinizde kendinizi izlenme rekorları kıran Desperate Housewives dizisinin meşhur banliyösünde turlarken bulabiliyorsunuz. VIP’i geçişi tercih ettiğinizde ise Gabriel Solis’in evini bile gezebilmeniz mümkün! Simpsonlar’la resim çektirmek, Transformers’ı yakından incelemek ya da Susam Sokağı’nda gezinmek isteyenlerin de tek yapması gereken stüdyoyu baştan sona gezmek…

 

 

İskoçya’nın dümdüz yeşillikleri, dağlık alanları ve muhteşem doğasını dünyaya tanıtmak için şüphesiz birçok turizm hamlesi yapıldı. Ancak Diana Gabaldon‘ın tüm dünyada 20 milyondan fazla satan aynı adlı serisinden uyarlanan Outlander dizisinin sağladığı popülerite, bölgenin turizm potansiyelini tek başına beşe katlamaya yetti. Öyle ki ülkenin resmi turizm acentesi VisitScotland’ın, web sitesi Outlander temalı tur satışlarında yüzde 500 artış sağladı.

 

 

Rotamızı Türkiye’ye çevirdiğimizde dizilere ev sahipliği yaparak popüleritesini artıran birçok şehrimiz olduğunu görüyoruz. Bir dönemin efsanesi Asmalı Konak sayesinde adeta yeniden doğan Kapadokya, ağa dizileriyle dikkatleri üzerine çeken Mardin ve Şanlıurfa, Kavak Yelleri’yle emlak satışlarını artıran Seferihisar bunlardan yalnızca birkaçı…

 

Yerli dizilerin özellikle Ortadoğu ve Balkanlar’da yayınlanması sayesinde dünya çapında ilgi uyandırması, Arap turistlere özel düzenlenen dizi seti turlarını meydana getirirken, yalılarda çekilen dizilerin stüdyolarını görmek isteyenlerin sayısı da gün geçtikçe artış gösteriyor.  (Dilara Tahmaz-Bugün)