Çin, ABD, Rusya, İran Avrupa... Küresel sistem nereye gidiyor?

Çin, ABD, Rusya, İran Avrupa... Küresel sistem nereye gidiyor?
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Soli Özel, Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği'nin (POYD) öğle yemeğine katılarak küresel sistemde mevcut durumunu, ABD'nin değişen paradigmasını, AB'nin durumunu, Rusya'yı nelerin beklediğini, yükselen İran'ı ve Çin'i anlattı.


TurizmGüncel


İkinci Dünya Savaşı sonrası devletlerin hem gelirlerin daha iyi paylaşılması hem de ekonomik hareketliliğin artması için 80 sonrasında serbest piyasa ekonomisine yöneldiklerini belirten Soli Özel, gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki eşitsizliğin giderek kapandığına, ancak ülke içindeki eşitsizliklerin arttığına dikkat çekiyor. AB 'de ırkçı hareketlerin, Amerika'da ise Sanders ve Trump'ın yükselişini buna bağlayan Özel, küresel sistem ve büyük güçlerin mevcut durumuna ilişkin şu noktaların altını çiziyor:

''ÇİN YAVAŞLARSA BREZİLYA ÇÖKER''

''Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin gibi yükselen piyasalar var. Çin geçtiğimiz 30 yılda ortalama yüzde 10 büyüdü. Bu yıl ise ancak yüzde 6,5 büyüyebilecek deniliyor ama bunun da ne kadar gerçekçi bir rakam olduğu konusunda tereddütler var. Çin'in de zaten kendi sorunları var. Çin durunca Brezilya'da çöküyor; çünkü Çin bir elektrik süpürgesi gibi herkesin doğal kaynaklarını emiyor. Çin emdikçe doğal kaynaklarını satan ülkelerde hareketlilik artıyordu. Çin yavaşlayınca bütün bu ülkelerde de bir yavaşlama ortaya çıkıyor.

''TÜRKİYE ÖNEMLİ BİR YERE YERLEŞEBİLİR''

Bu durum aslında yeni reformları yapma cesaretini gösterebildiği taktirde Türkiye'nin ne kadar avantajlı olduğunu da gösteriyor. Bizim ekonomimiz ham madde ihracatı üzerine dayalı bir ekonomi değil. Biz çalışıp, üretip satmak zorunda olan bir ekonomiyiz. Dolayısıyla, diğer yükselen pazarlardaki ham madde satışı üzerine kurulu piyasalar düşen talep nedeniyle zayıflarken, Türkiye'nin yeni bir hamleyle önemli bir yere yerleşmesi de mümkün olabilir.

''GELİŞMİŞ ÜLKELERLE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ARASINDAKİ GELİR FARKI AZALIYOR''

Geçtiğimiz 20 yılda bizim gibi ülkeler büyüdüler ve yeni orta sınıflar ortaya çıktı, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelir farkı azaldı. Bundan 15 sene evvel ABD, Avrupa ve Japonya dünya ekonomisinin yüzde 65'ini oluşturuyorken, bugün yüzde 59'unu oluşturuyor. Aradaki bu 6 puan gelişmekte olan ülkelere kaydı. 2000 yılında Çin dünya ekonomisinin yüzde 3'üyken, bugün yüzde 14'ü.

''ÜLKELER İÇİNDEKİ GELİR FARKI ARTIYOR''

Öte taraftan, ülkeler arasındaki eşitsizlikler azalırken, (gelişmiş/gelişmemiş) tüm ülkelerin içindeki eşitsizlikler arttı. Örneğin 1978'de ABD'de en tepedeki yüzde 6'lık kesim toplam GSYİH'nin yüzde 8'ini kontrol ederken, 2012'de bu oran yüzde 20'ye ulaşmıştır. İster Avrupa'da ırkçı hareketlerin yükselişine bakın, isterseniz Amerika'daki Trump örneğine bakın; bu eşitsizlik meselesini anlamadan siyasi gelişmeleri anlayamazsınız.

''2,8 MİLYARLIK BİR ORTA SINIF VAR''

Günümüzde 4-10 dolar günlük harcama kapasitesine sahip olanlar orta sınıf olarak adlandırılıyor. Buna göre dünya nüfusunun yüzde 40'ı, yani 2,8 milyar kişi orta sınıf oluyor. Bu, bugüne kadar görülmüş bir şey değil. Beklenti, önümüzdeki 15 yıl içinde orta sınıf nüfusun fakir nüfusu geçeceği yönünde. Şimdi bu orta sınıflar, iktidarları büyük sermayenin çıkarlarını savunmakla eleştiriyor.

''AB FELÇ GEÇİRİYOR''

Bir Soğuk Savaş dönemi kuruluşu olan AB, ABD'nin büyük desteğiyle hayata geçirildi. Bu birlik günümüzde ise fena halde bir felç geçiriyor. AB şu anda stratejik olarak kendini yenilemeden mahrum ve ekonomik büyüklüğüne paralel bir siyasal ağırlığı yok. Amerika Birleşik Devletleri'nin ise artık öldüğünü iddia edenler var. Ancak ABD hala dünya ekonomisinin yüzde 27'sini kontrol ediyor,  inovasyon ve teknolojinin lideri. Yurt dışından gelip Amerika'da okuyan öğrencilerin büyük çoğunluğu okulunu bitirdikten sonra bu ülkede kalmak istiyor. Siz hiç 'Çin'de okuyayım, okulumu bitirdikten sonra da orada yaşayayım' diyen birini gördünüz mü? Çin dünya arenasında önemli ve yabana atılmayacak bir ülke ve önümüzdeki dönemin en büyük stratejik meselesi, kavga çıkmadan Çin'in dünya sistemine entegre edilmesidir. Çünkü Çin'in istikrarsızlığı her tarafı duman edecektir.

''KÜRESELLEŞME ÇOK GÜZEL MUHABBETLERİ BİTTİ''

Öte taraftan küreselleşmeyle birlikte her şey çok güzel olacak, sınırlar kalkacak muhabbetleri bitti. Bu konuda ABD çok büyük hatalar yaptı, günahları var. Küresel sistemin işlemesinin en önemli koşullarından biri, ulusal devletlerin işleyen bir yapıya sahip olması. Dünyada 193 ülke var ancak bunların önemli bir bölümü devlet olma vasfına sahip değil. Düzen olmayan yerde insanlar, 'bana güven içinde işimden evime, evimden işime gitme ortamını kim sağlıyor?' diye bakarlar. Mafyanın ya da çetelerin başlangıcı da buradadır; korumasız insanlara koruma sağlamak. Devlet bunu yapamıyorsa yapacak birileri çıkar. Şu anda Irak'ta ve Suriye'de olan budur.

''OBAMA TARİHSEL İŞLEVİNİ BÜYÜK ORANDA YERİNE GETİRDİ''

Obama'nın tarihsel işlevi, ABD'yi içine düştüğü çukurdan çıkarmaktı ve bunu da büyük oranda başardı. Nedir bu çukurlar? Mesela ABD Irak'ta sadece kendini değil tüm dünyayı bir belanın içine soktu. Bunun ekonomik karşılığı ise 1,5 trilyon dolar. Obama bundan büyük ölçüde sıyırdı Amerika'yı ve ülke ölçeğinde de daha sosyal politikaları hayata geçirdi. Geleneksel olarak ABD'nin çok ilgi gösterdiği, çok aktif olduğu bölgelerde de varlığını azalttı, enerji verimliliği için atılımlar yaptı. Günümüzün en büyük özelliklerinden biri de, dünyada petrole olan bağımlılığın giderek azalması. Petrol fiyatı tavan yaptığında Amerika direkt olarak doğal enerji kaynaklarına odaklandı, bu alanlara yatırım yapılmasının önünü açtı.

ABD'DE TRUMP VE SANDER'İN YÜKSELMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

Bu seçimlerle birlikte Amerika'nın iki büyük partisinden biri olan Cumhuriyetçi Parti kendi içinde patladı. Amerika'da Trump'ı destekleyenlerin, 45 yaş üstü, vasıfları 21. yüzyıl ekonomisine uygun olmayan, eğitim düzeyi düşük erkek nüfus olduğunu görüyorsunuz. 21. yüzyılın kaybedenleri olan bu kesim, o öfkeyle Trump'ı destekliyorlar.

Benzer bir durum Demokrat Parti için de geçerli. 74 yaşında, adı sanı bilinmeyen bir adam olan Sanders, Demokrat Parti'ye gönül vermiş olan 18-30 arası gençler tarafından destekleniyor. Neden peki? Bu yaş grubundaki eğitimli beyaz kesim, geleceklerinin anne-babalarınınki kadar iyi olmayacağını düşünüyorlar.

ABD'NİN DEĞİŞEN PARADİGMASI

Obama ile 4 ayı birlikte geçiren, her gitiği yere onunla giden bir gazeteci, bu zaman dilimindeki gözlemlerini 38 sayfalık bir yazıyla kaleme aldı. Orada ABD Başkanı'nın ilginç konuşmaları var. Mesela ''Neden Pakistan'la ve Suudi Arabistan'la müttefikiz'' diye soruyor,  ''Suudi Arabistan bölgeyi İran ile paylaşmaya hazır olsun'' diyor, Putin'e övgüde bulunuyor ve son olarak, ''Gelecek Asya'dadır. Biz Asya'da toplumlar arasında popüleriz ve gelecekte yatırım yapmamız gereken yer de burasıdır'' açıklamasını yapıyor. Amerika'daki demografik yapıya baktığınızda da, giderek Avrupalıların ağırlığının azaldığını, Asyalıların ağırlığının ise arttığını görüyorsunuz. Bence gelecek dönemin Amerikası dünya ile daha az bağlantı kurarak kendi içindeki sorunları halletmeye odaklanacak. Öte taraftan Obama, Amerika'da kangren haline gelmiş iki sorunun çözümü için de adım attı. Bunlardan biri Küba, diğeri ise İran.

''TÜM DÜNYADAN ŞİRKETLER ELDE ÇANTA İRAN'A AKIN EDİYOR''

ABD'nin Irak işgalinin asıl hedefi İran'dı. Ancak 1,5 trilyon dolarlık harcama, 4 bin 500 askerin hayatı ve bundan çok daha fazlasının yaralanmasının ardından ortadaki tablo şu: Mıh gibi orada duran bir İran. Nükleer anlaşma ile birlikte İran yavaş yavaş küresel sisteme dahil oldu. Ancak İslam Cumhuriyeti'ndeki Devrim Muhafızları sadece devrimi muhafaza etmiyor, aynı zamanda ülke ekonomisinin yüzde 50'sini kontrol ediyor. Dünyaya açılmış bir İran, bu ekonomik gücü elinde bulunduranlarla da mücadele edecek. Bütün dünyadan şirketler şu anda ellerinde evrak çantaları ile İran'dalar. İran'da 2017 yılının haziran ayında yapılacak olan seçimler çok önemli ve Ruhani'nin yeniden seçilmesi halinde ülkenin ne tarafa doğru gittiğini göreceğiz.

''İRAN EMLAK DEĞERİNDE TÜRKİYE'NİN ÖNÜNE GEÇEBİLİR''

İran bana göre şu anda dünyada emlak değeri en yüksek ülke. Düşünün, Basra Havzası ile Basra Körfezi arasında duruyor. Bu bölge ise dünya üzerinde çıkarılan petrolün yüzde 73'üne, gazın ise yüzde 90'ına sahip. Çin ile ilişkileri ise son derece iyi. İran, zorlukları atlatabilmesi durumunda 21. yüzyılın en önemli ülkelerinden biri olacak. Bana sorarsanız emlak değeri olarak İran Türkiye'den kıymetli. Fakat Türkiye iş düzeni ve sahip olduğu değerler nedeniyle İran'ı biraz geride bırakıyor. Eğer İran iş düzenini daha iyi organize eder, dünya ile daha farklı ilişkiler kurarsa, o zaman Türkiye'nin önüne geçer.

''RUSYA'DAKİ ÇATIRDAMA ÇOK ANİ OLUR''

Rusya ise aslına bakarsanız günü geçmiş bir devlet. Rusya dünün gücü fakat dünya üzerinde hiçbir gücün başkalarının üzerinde hakimiyet kuramadığı bir ortamda kocaman alanını kullanarak bunu yapabiliyor. Öta taraftan nüfusu ise hızla azalıyor. Erkeklerde yaşam süresi 58-59. Putin'in ülkesine yaptığı en büyük kötülük,  bu kadar iyi eğitim almış bir insan gücünün, savunma sanayi dışında kalan diğer üretim alanlarına aktarılmasını engellemek oldu. Eğer Rusya Medvedev'in vizyonuyla devam etseydi, bugün çok daha farklı bir noktada olabilirdi. Bu nedenle Rusya'daki çatırdamanın çok ani olacağını düşünüyorum.''


Bu Haber 10.05.2016 - 16:11:25 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.